İsminin MenşeiKayseri çok eski bir yerleşim merkezidir. Anadolu'da ilk siyasî birliği kuran Hititler bu bölgeye hâkim olmuşlardır. Kayseri yakınlarında bulunan "Kültepe" ve "Karahöyük"te M.Ö. 15. asra âit Asur ve Hitit kitâbe ve sanat eserleri bulunmuştur. Babillilerin zaman zaman bu bölgeye nüfusları uzamıştır. Frikya ve Lidyalılar ise bu bölgeye hâkim olamamışlardır. Asurlulardan sonra M.Ö. 6. asırda Persler bölgeyi istilâ etmişlerdir. M.Ö. 380 tarihlerinde Kayseri civârında Kapadokya Krallığı kurulmuştur. M.Ö. 4. asır sonlarında İskender'e, ölümünden sonra Selevkos (Asya) İmparatorluğuna tâbi olmuştur. M.Ö. 1. asırda Roma İmparatorluğu Birliğine katılmıştır. M.S. 17'de birlik dağılınca Roma İmparatorluğunun vilâyeti hâline geldi. Kapadokya Krallığı 15 kral ile 400 sene devam etmiştir. Kapadokya Krallığı zamanında Kayseri'nin güney batısında "Evsobia" veya "Mazaca" denilen şehir bulunuyordu. Romalılar zamanında Kayseri'yi diğer "Caesered"lardan ayırmak için "Caesered Mazaca" denmiştir. M.Ö. 77'de Ermeni Derebeyi Tigran Kayseri'yi âni bir baskınla yağma etti. M.S. 260 yılında Sâsânî Sahi Sahpur, Kayseri'yi yağma edip 12.000 Yahudi'yi öldürmüştür. O târihlerde Kayseri dünyanın sayılı büyük şehirlerinden olup nüfûsu 400.000'i aşıyordu. M.S. 395'te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce bu bölge (Kapadokya) Anadolu'nun diğer bölgeleri gibi Doğu Roma (Bizans)'nın payına düşmüştür. Hıristiyanlık yayılırken Kayseri bu dinin en büyük merkezlerinden biriydi. M.S. 6. asırda İmparator Justinianus, Kayseri'yi surlarla çevirdi ve bazı îmâr faaliyetlerinde bulundu. Emevîler zamanında 690, 726, 729 ve 732'de İslâm orduları Halife Abdülmelik, Mesleme, Said ibni Hisam ve Süleyman ibni Hisam Kayseri'yi dört defa fethettiler. Fakat yeniden Bizans'ın eline geçti. Türkler Kayseri'yi Malazgirt Zaferinden birkaç yıl önce ele geçirmişler, fakat tam olarak 1071 zaferinden sonra hâkimiyet kurmuşlardır. Birinci Süleyman Sah, Kayseri'yi Selçuklu sınırları içine almış ve burası Konya'dan sonra Selçuklu Devletinin ikinci büyük şehri haline gelmiştir. 1071'den bu yana Kayseri devamlı Türk olarak kalmış muhtelif Türk devlet veya beyliklerinin hâkimiyetinde kalmıştır. Hiçbir işgal ve istilâya mâruz kalmamıştır. Selçuklular devrinde Kayseri, Konya'dan sonra ikinci başkent oldu. Selçuklu Sultani Alâeddin Keykubât zamanında Kayseri'nin durumu Bizans devrini gerilerde bıraktı. En parlak devrini yaşadı. Selçuklu Türkiye'sinin Konya'dan sonra en önemli şehri Kayseri'ydi. Dünyanın en güzel beldelerinden biri hâline geldi. Şehir birbirinden güzel eserlerle süslendi. Bugün Kayseri'deki eski eserlerin çoğu ve en değerlileri Selçuklu devrinden kalmış olanlardır. Selçuklulardan sonra İlhanlılar bu bölgeye hâkim oldular. 1277'de Mısır-Suriye Türk Memlûk Sultani Baybars Kayseri'ye geldi, fakat İlhanlılardan Kayseri'yi geri alamadı. On dördüncü asırda Emir Eretna İlhanlıların Anadolu genel vâlisi olarak Kayseri'ye geldi. İlhanlı İmparatorluğu yıkılınca Eratnaoğulları Beyliği kuruldu ve bu beyliğin Sivas'tan sonra ikinci başkentiydi. Eratnaoğulları'nın yerine geçen Kadı Burhaneddin'in hâkimiyeti uzun sürmedi. Şehir 1398'de Sultan Yıldırım Bâyezit tarafından fethedilip, Osmanlı Devletine katildi. Fakat dört sene sonra 1402'de Timur ile yapılan Ankara Savasından sonra Kayseri'yi Karamanoğulları ele geçirdi. Bir müddet sonra Kayseri'yi Maraş'ta bulunan Dulkadiroğulları Türk Beyliğine bıraktı. Karamanoğulları, Kayseri'yi Dulkadiroğulları Türk Beyliğinden geri alınca, Sultan İkinci Murad Hân 1436'da Kayseri'yi yeniden alarak Dulkadiroğulları Beyliğine verdi. (İkinci Murâd'ın annesi Dulkadiroğulları Beyi'nin kızı idi.) Bir müddet sonra Karamanoğulları Beyliği Kayseri'yi yeniden ele geçirdi. Memlûklar bir ara Kayseri'yi kuşattılar fakat alamadılar. 1508'de Sah İsmail Kayseri'ye geldi fakat kısa bir müddet sonra geri çekildi. Karamanoğulları Beyliği Osmanlı Devletine katıldığı için Kayseri, Dulkadiroğulları Beyliğinin idâresindeydi. Yavuz Sultan Selim Han 1515'te Kayseri'yi Osmanlı Devletine katınca Karaman (Konya) eyâletinin (beylerbeyliğinin) yedi sancağından (vilâyetinden) birinin merkezi oldu. 1825'te Kayseri'nin şehir nüfûsu 100.000 idi. Tanzimat'tan sonra Ankara eyaletinin (vilayetinin) beş sancağından biri oldu, üç kazası vardı. Cumhuriyet devrinde bütün sancaklara (mutasarrıflıklara) "vilayet-il" denilince Kayseri vilâyet oldu. "Kaysarîye" ismi Kayseri'ye çevrildi.
İklim
Kayseri İli'nde kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları ise sıcak ve kurak karasal nitelikli Orta Anadolu iklimi egemendir. Ancak il iklimi, yükseltiye göre yer yer farklılıklar gösterir. Buna bağlı olarak ilde iklim, çukurda kalan bölgelerde daha yumuşakken, yaylalardan dağlık kesimlere doğru gidildikçe sertleşir. Örneğin, çevreye göre çukur bir alanda yer alan Develi Ovası’nda kış ayları görece yumuşak geçmektedir. Sıcaklık ortalaması, il merkezine göre daha yüksek kesimlerde yer alan Sarız ve Pınarbaşı ilçelerinde daha düşüktür. Aynı değer bir çöküntü çukurunda yer alan Develi İlçesi’nde de merkezdeki kadardır. Yağış miktarı ise, ilin yüksek kesimlerinde yer alan bölgelerinde daha fazladır.
Kayseri İli'nin birçok yerinde bozkır iklimi özellikleri vardır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. Yüksek yerlerde ise yayla iklimi hüküm sürer.
En sıcak günler Temmuz ve Ağustos aylarında olup bazen 38 ºC’a kadar yükselir. Bu ayların ortalama sıcaklığı ise yaklaşık , 23 ºC’dir. En soğuk günler ise Aralık, Ocak ve Şubat aylarında olup sıcaklığın bazen -36º C’a kadar düştüğü görülmektedir. Kış ortalaması ise –2 ºC ile –6 ºC arasındadır. Son altmış yıllık gözlemlere göre merkezde ortalama sıcaklık, 10.4 ºC’dir.
Kayseri’de kapalı gün sayısı oldukça azdır. Kapalı gün sayısı ortalama 68, açık ve güneşli gün sayısı ise 110 gün civarındadır. Ortalama nispi nem miktarı %65’tir. Ortalama yağış miktarı ise metrekareye ortalama 375 kg’dır. İl en fazla yağışı Nisan, Mayıs ve haziran aylarında almaktadır.
Kayseri il merkezi ve 10 ilçesinde yer alanı istasyonlardan meteorolojik ölçümler yapılmaktadır.
Bitki Örtüsü
Kayseri il topraklarında, ovalarda olduğu gibi dağ ve tepelik alanlarda da bozkır bitki örtüsü egemendir. İlin yüksek kesimlerinde yer yer iyi orman örtüsüne de rastlanırsa da topraklar genellikle bozuk orman ve çalılıklar ile kaplıdır. Bu duruma gelmesinde eski orman örtüsünün insan eliyle yok edilmesinde büyük payı vardır. İlin güney kesiminde toros dağlarının yer aldığı bölümde kara çam, kızıl çam, kök nar, ladin ve meşe türleri bulunmaktadır. İyi sayılabilecek nitelikteki ormanlar Tomarza, Yahyalı ve Develi ilçeleri çevresinde yer almıştır. Ormandan yoksun kalmış olan iç kesimlerdeki dağlarda ise seyrek çalılarla birlikte otluklar geniş yer tutar. Dağlar arasındaki çöküntü havzalarında ve ovalarında önceleri bozkır örtüsünün egemen olmasına karşılık, bu kesimler daha sonra geniş ölçüde tarım alanı durumuna getirilmiştir. Dağların etek bölümleri ise genellikle dağlık ve bahçeliktir. Dağların yüksek kesimlerinde güvenlikler (altragalus soyundan dikenli, yastık biçimli bitkiler), otluklar ve bunların arasında dikenlikler ve yüksek dağ çayırlarına rastlanmaktadır.